AB ile uzun yıllardır faydalandığımız Gümrük Birliği bize artık muafiyet sağlamayacak ve Rusya, Çin gibi devlerle rekabet kızışacak.
Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan ve Avrupa Birliğini’nin 2050 yılına kadar karbon nötr olmasına hedefleyen yolculuktaki ilk önemli adım Sınırda Karbon Mekanizması Düzenlemesi (‘SKDM’) ile Ekim 2023’te atılacaktır.
Avrupalı firmalar sera gazı emisyonlarını azaltırken, yoğun enerji üretiminin AB sınırları dışına taşınmasını engellemeyi, diğer bir deyişle ‘karbon kaçağının’ önüne geçme amacı güden SKDM, temelinde Avrupalı firmaların rekabet gücünü korumaya yönelik bir mekanizmadır. Ekim 2023’te karbon emisyon yoğunluğu yüksek olması nedeniyle seçilen demir çelik, çimento, elektrik, alüminyum, gübre ve hidrojen ithalatları, yetkili Avrupalı ithalatçılar tarafından beyanname yoluyla raporlanmaya başlayacak. 2026 senesine kadar petrokimya, plastik başta olmak üzere diğer sektörlerin de kademeli olarak raporlama mekanizmasına dahil edilmesi bekleniyor.
SKDM Türk şirketleri için özetle ne demek?
Bu uygulama özünde bir vergidir. 2026 senesinde uygulamaya geçildiğinde, Avrupalı ithalatçı, Türk firmasından satın aldığı malın ‘gömülü karbon’ farkına eşit miktarda SKDM sertifikası satın alması gerekecektir. Bu da ithal edilen malın üzerine ek bir maliyet getirecek olup Avrupa ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği anlaşması kapsamının dışındadır. Karbon farkının hangi kriterler esas alınarak hesaplanacağı 2026’a giden geçiş sürecinde belirlenecek gibi duruyor.
Bu belirsizliğin yanı sıra dönemsel ve yoğun beyan zorunluğu getiren SKDM, satışlar üzerinden karbon sertifikalarının hesaplanıp ‘hedge’ edilmesi durumunu da gerektireceği için, mal fiyatları üzerinde ek bir belirsizlik yaratacaktır. Önlem alınmadığı taktirde, Türk şirketlerinin rekabet gücünü düşürücü bir durumdur. Enerji maliyetleri daha düşük (Rusya) veya yenilenebilir enerji kaynakları daha yüksek (Çin) gibi ülkeler ile yarışan Türk sanayisi, şimdiye kadar faydalandığı AB Gümrük Birliği muafiyeti avantajını kaybettiği için pazar pay kaybı yaşaması ise muhtemeldir.
Türk ihracatçıları pazar paylarını korumak için ne yapmalı?
AB Türkiye’nin en önemli ihracat ortağı olduğu için Ticaret Bakanlığı 2021 senesinde Yeşil Mutabakat Eylem Planını yayınlamıştır. Bu ve benzer akademik makaleleri yakından takip ederek, Türk ihracatçıları öncelikle süreç hakkında detaylı bilgi sahibi olmalı, SKDM düzenlemesinin ihracatlarına olası etkileri hakkında ölçümleme ve risk senaryo analizi yapmalıdır. Tedarik zincirleri de (‘downstream’ ve ‘upstream’ olarak) ivedilikle gözden geçirilmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeleri, karbon ölçmeleri ve olası yeni maliyetleri incelemeleri bu geçiş dönemi süresince 2026 uygulama tarihine hazırlanmalarını sağlayacaktır.
Raporlama standartları değişecek mi?
Kısaca evet. Raporlama standartlarında da ciddi değişiklik beklenmektedir. Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de “çevre, sosyal ve yönetişim” (ÇSY) kavramları giderek daha fazla öne çıkmaya başlamıştır ve bu kavramları içeren ve daha bütüncül bir raporlama sistemi olarak bilinen Entegre Raporlama ’ya geçme gereksinimi kendisini göstermektedir. Avrupalı firmalar ile çalışan Türk firmaları için daha kapsamlı, şeffaf ve finansal olmayan verileri içeren raporlar gittikçe önem arz etmektedir. IASB ve ISSB Entegre Raporlama Çerçevesi oluşturmak üzere başlattığı çalışmalar hızla ilerlemektedir. Türk firmalarının SKDM konusuna uyum sağlamaları için atmaları gereken tüm adımlar için Entegre Raporlama aynı zamanda çok net bir yol haritasıdır.