Khora Consulting

Türkiye'nin Emisyon Ticaret Sistemi: Temel farklılıklar ve fırsatlarla AB ETS'yi yansıtmak

İstanbul Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı tarafından Aralık 2023’te hazırlanan politika notu, Türkiye’nin 2025 yılında faaliyete geçecek olan Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) derin bir analizini sunmaktadır. Çalışmada özellikle AB ETS ile karşılaştırmalı olarak, Türkiye ETS’sinin tasarımı ve uygulanmasındaki temel zorluklar ve fırsatlar vurgulanmaktadır.

Türkiye, 2025 yılında Emisyon Ticaret Sistemini (ETS) uygulamaya koyarak önemli bir iklim politikasını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu sistem, küresel iklim hedeflerine uyum sağlama ve sera gazı emisyonlarını azaltma yönünde kritik bir adımı temsil etmektedir. Ancak, Türkiye bu iddialı girişimi başlatmaya hazırlanırken, Dr. Aşıcı tarafından Aralık 2023’te kaleme alınan politika notu, ülkenin karşılaşabileceği karmaşıklıklar ve potansiyel engeller hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.

Türkiye’nin ETS’si, 2005 yılından bu yana AB’nin iklim politikasının temel taşlarından biri olan Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemini yansıtacak şekilde tasarlanmıştır. AB ETS, AB’nin sera gazı emisyonlarının önemli bir bölümünü kapsayarak dünyanın en büyük ve en başarılı karbon piyasalarından biri haline gelmiştir. Türkiye, sistemini AB ETS’yi model alarak, daha geniş bir küresel karbon piyasaları çerçevesine entegre olmayı ve iklim eylemine olan bağlılığını göstermeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye ETS’si AB modeliyle birçok benzerlik taşısa da etkinliğini önemli ölçüde etkileyebilecek temel farklılıklar vardır.

Türkiye ETS’sindeki temel zorluklar ve fırsatlar

Politika notunda tanımlanan başlıca zorluklardan biri Türkiye ETS’sinin kapsamıdır. Sistem, yılda 100 ktCO2e üzerinde emisyon yapan tesisleri kapsayacak şekilde ayarlanmıştır; bu da alçı, cam, mineral yün ve demir üretimi gibi bazı önemli endüstrileri potansiyel olarak dışarıda bırakabilir. Bu sektörler, enerji veya çimento sektörleri kadar büyük olmamakla birlikte, Türkiye’nin toplam emisyonlarına önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Bu sektörlerin ETS’nin dışında bırakılması, önemli emisyon kaynaklarını düzenlemesiz bırakarak sistemin etkinliğini zayıflatabilir.

Vurgulanan bir diğer zorluk da emisyon üst sınırlarının belirlenmesi yöntemidir. Türk hükümeti, üst sınırı Nisan 2023’te açıklanan Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı (NDC) projeksiyonlarına dayandırmayı planlamaktadır. NDC, Türkiye’nin emisyonlarını 2030 yılına kadar 695 MtCO2e ile sınırlandırmasını taahhüt etmektedir. Ancak geçmiş emisyon verileri, mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde Türkiye’nin emisyonlarının 2030 yılına kadar 653 MtCO2e’ye ulaşabileceğini göstermektedir ki bu da NDC hedefinin önemli ölçüde altındadır. Bu tutarsızlık bir risk oluşturmaktadır: üst sınırın gerçekçi tarihsel eğilimler yerine iyimser projeksiyonlara dayalı olarak belirlenmesi, karbon tahsisatlarının aşırı arzına neden olabilir. Bu arz fazlası, karbon fiyatlarını etkisiz seviyelere çekerek şirketlerin emisyon azaltımına yatırım yapmaları için mali teşviki azaltabilir. Daha da kötüsü, yüksek emisyonlu endüstrilerin emisyonlarda gerçek bir azaltma yapmadan fazla tahsisat satarak talih kuşu karları elde etmelerine olanak sağlayabilir.

Politika notu ayrıca Türkiye’deki fosil yakıt sübvansiyonları, vergi indirimleri ve belirli sektörlere özel muamele gibi mevcut ekonomi politikalarının etkileri konusunda da uyarıda bulunuyor. Bu politikalar, karbon yoğun sektörler üzerindeki maliyet yükünü azaltarak ve bu sektörlerin daha temiz teknolojilere yatırım yapmak yerine salım yapmaya devam etmelerini daha ucuz hale getirerek ETS’nin etkinliğini daha da azaltabilir.

Fırsatlar ve olumlu yönler

Bu zorluklara rağmen, Türkiye ETS’si önemli fırsatlar da sunmaktadır. Türkiye, AB ETS’ye yakın bir şekilde uyum sağlayarak, AB’nin karbon piyasasını yönetme ve iyileştirme konusundaki kapsamlı deneyiminden faydalanabilir. AB ETS, başlangıcından bu yana, tahsisatların genel dağılımı ve piyasa oynaklığı gibi konuları ele alan çeşitli reformlardan geçmiştir. Türkiye, kendi sisteminde benzer tuzaklardan kaçınmak için bu deneyimlerden ders çıkarabilir.

Türkiye ETS’sinin en umut verici yönlerinden biri, kapsamı AB ETS’sinde tipik olanın ötesine genişletme potansiyelidir. Türk sisteminin tesis kategorizasyonu, özellikle kategorizasyon kriterleri AB’de kullanılanları yansıtacak şekilde ayarlanırsa, daha geniş bir tesis yelpazesini içermesine izin verebilir. Örneğin, AB ETS belirli sektörlerde daha düşük emisyon eşik değerlerine sahip tesisleri kapsamakta, bu da daha fazla emisyon kaynağının düzenlemeye tabi tutulmasını sağlamaktadır. Türkiye de benzer kriterleri benimseyerek ETS kapsamını daha küçük ancak yine de önemli emisyon kaynaklarını içerecek şekilde genişletebilir ve böylece sistemin genel etkisini artırabilir.

Ayrıca, Türkiye’de ETS’nin uygulamaya konması, yeşil teknolojilerde inovasyonu ve yatırımı teşvik edebilir. Karbon fiyatlandırması gerçeğe dönüştükçe, şirketler emisyonlarını azaltmak için güçlü bir mali teşvike sahip olacaklardır. Bu da enerji, imalat ve ulaşım gibi sektörlerde yeni teknolojilerin geliştirilmesine ve uygulanmasına yol açarak Türkiye’nin düşük karbonlu bir ekonomiye geçişine yardımcı olabilir. Ayrıca, AB ETS’ye uyum, Türk şirketlerinin uluslararası karbon piyasalarına katılmaları için yeni fırsatlar yaratabilir ve potansiyel olarak fazla tahsisatların veya karbon kredilerinin satışı yoluyla gelir elde edebilir.

Müşteri perspektifinden bakıldığında, ETS kapsamındaki sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin yeni düzenleyici ortama uyum sağlamaları gerekecektir. Bu, emisyon azaltıcı teknolojilere yatırım yapmayı, enerji verimliliğini artırmayı veya emisyonlarını karşılamak için tahsisat satın almayı içerebilir. Bu durum kısa vadede işletme maliyetlerini artırabilirken, ileri görüşlü şirketler için rekabet avantajı elde etme fırsatları da sunmaktadır. Emisyonlarını üst sınırın altına düşürebilen şirketler, fazla tahsisatlarını satarak veya ilave tahsisat satın alma ihtiyacından kaçınarak kâr edebilirler. Ayrıca, yeşil teknolojileri erken benimseyenler, daha sürdürülebilir ürün ve hizmetler için gelecekteki düzenleyici gereklilikleri ve tüketici taleplerini karşılamak için kendilerini daha iyi bir konumda bulabilirler.

İleriye dönük karmaşıklıkların üstesinden gelmek

Türkiye ETS’yi uygulamaya hazırlanırken, işletmelerin ve politika yapıcıların bu temel iklim politikası aracının karmaşıklığı içinde yollarını bulmaları gerekecek. Zorluklar önemli, ancak fırsatlar da öyle. Türkiye, AB’nin deneyimlerinden ders alarak ve stratejik düzenlemeler yaparak, ETS’nin sadece çevresel hedeflerini karşılamasını değil, aynı zamanda daha geniş ekonomik kalkınmayı ve küresel karbon piyasalarına entegrasyonu da desteklemesini sağlayabilir.

AB ETS’ye kıyasla kapsam, üst sınır belirleme ve ekonomik bağlamdaki benzersiz farklılıklar göz önüne alındığında, bu nüansları anlamak, Türkiye’nin Emisyon Ticaret Sisteminin tüm potansiyelinden yararlanmak için kritik öneme sahip olacaktır. Bu konularda daha derin bilgi ve pratik rehberlik elde etmek için, müşteriler ve paydaşlar Ahmet Atıl Aşıcı tarafından hazırlanan politika notunun tamamına başvurmaya teşvik edilmektedir. Bu kapsamlı analiz, işletmelerin ve politika yapıcıların bilinçli kararlar almalarına ve Türkiye ETS’sinin sunduğu fırsatlardan yararlanmalarına yardımcı olmak açısından çok değerli olacaktır.